LİZBON; Kıta Avrupasının Batı da ki en uç noktası LİZBON; Kıta Avrupasının Batı da ki en uç noktası
11-14 Mayıs 2015 tarihlerinde Lizbon’daydık. Çok beğendik. Bildiğiniz gibi Lizbon, Portekiz’in başkenti. Erkekler en çok futbol takımlarını bilir, Sporting Lizbon ve Benfica Lizbon’un bilinen takımları. Son yıllarda dünyanın en iyi futbolcularından biri olan Ronaldo Portekiz’lidir. Yine Türkiye’de iki-üç yıl önce Beşiktaş’ta oynayan Ricardo Quaresma, Manuel Fernandes, Simao Sabrosa ve Hugo Almeida’da Portekiz’liydi.… Unutulmaz futbolcular Luis Figo ve Rui Costa da Portekizlidir. Demek ki neymiş Brezilya’lılarda Portekiz’den gittiğini varsayarsak, futbol ile çok içli dışlılar… Boğa güreşleri ve futbolu iktidardaki hükümdarlar çok destekliyor. Çünkü halk oraya çok yoğunlaştığında bir çok olumsuzluğu görmüyor. Avrupa’nın en batı noktası Lizbon’a 40 km mesafedeki Cabo de Roca. İlk deniz fenerinin kullanıldığı bu noktadan dümdüz bir çizgi ile New York’a 5.500 km… Evet karayolu olsa ortalama 3 günde gidilebilecek bir mesafe kalıyor. Avrupalı zenginlerin yazlık yeri olmuş. Hava ortalama Mayıs ayında gündüz 30 C civarı Türkiye’deki Muğla, Antalya çizgisinde. Plajlar doluyudu. Portekiz içinde refah düzeyi en yüksek şehir Lizbon. Lizbon’a gidenlerin mutlaka görmesi gereken yerlerinden biri de 1154 yılında kurulan tarihi Sintra şehri. Lizbon’a 30 km mesafedeki Unesco dünya kültür mirasları arasında bulunan Sintra aynı zamanda bir dönem av köşkleriyle ünlü bir yer. Şehir nüfusu 1 milyona yakın, Metropol nüfus ise 3 milyon diyebiliriz. Ama yatay büyüme olduğu için yüksek yapılar yerine geniş alanda bolca siteler ile az katlı veya villa tarzı evlerin bol olduğu bir yer. Uçak berrak bir havada iniş yaptı, şehrin her yerindeki yeşiller insanı özendiriyor. Yollar geniş ve rahat. Bu sebeple trafik çok aşırı yoğun değil. Ekonomi, turizm ve sanayi üzerine kurulmuş… En önemli gelir kaynaklarından biri mantar. Ama şarap mantarları. Dünyadaki bütün kaliteli şarap üreticileri Portekiz’de bulunan bir ağaçdan elde ettikleri mantarları kullanıyormuş. Yani sentetik mantar değil, gerçek ağaçtan üretilen mantar. Portekiz’in tarihine girmeyeceğim. Sadece yakın geçmişin en büyük Faşist diktatörlerinden Antonio de Oliveira Salazar’ın ülkeye verdiği zararlar anlatmakla bitmez. 1932 yılından 1974 yılına kadar bu yönetim şekli ile yönetilmiş ve ülkeye kan kusturmuş. Salazar 1970 de ölmüş ama yönetim 4 yıl daha sürmüş. Rio Tejo (Tagus Nehri) şehrin can damarı. Deniz’e Lizbon’a yakın bir noktada birleşiyor. Üzerindeki 25 Nisan köprüsü bizim boğaz köprülerinin bir benzeri. Sadece köprünün altına birde tren yolu yapılmış. Yani 2 katlı köprü. Fakat demirden yapılan tren yolu tren geçtikçe aşırı ses çıkarıyor. 25 Nisan Portekiz’liler için önemli bir gün. 25 Nisan 1974 günü şiddet kullanılmadan askeri darbe yapılmış. Yani Portekiz’in, otoriter diktatörlükten demokrasiye geçişini sağlayacak olan iki yıllık bir değişim döneminin başlangıç günü olmuş. Bu yüzden bizim 19 Mayıs’a benzer kurtuluş günü gibi kutlanıyor. Lizbon un hayatını 1998 yılında yapılan Expo’98 çok değiştirmiş. Şehrin nehir kenarındaki büyük bir alanına yapılan yatırımlar hem çehresini değiştirmiş hem de ekonomisine çok büyük katkılar sağlamış. İzmir’in kaybettiği Expo ile neler kaybettiğini daha iyi anladık. Bir çok otel, kapalı salonlar, çok büyük bit metro istasyonu, meydanlar, heykeller vs harika görüntüler oluşturuyor. Bir diğer köprüde Vasco da Gama Köprüsü. Yine Tejo Nehri üzerindeki bu köprü viyadükler ve destek yolları ile birlikte 17,2 km uzunluğuyla Avrupa’nın en uzun köprülerinden biri… Bir benzerini de Rio’da görmüştüm. Lizbon’a da Roma, İstanbul gibi yedi tepeli şehir deniyor. Uçaktan baktığınızda tepecikler üzerine konmuş şehir büyüleyici bir güzellik oluşturuyor. Güzel bir şey yapmışlar şehir ve sanayi farklı yakada. Köprülerden geçtiğinizde sanayi bölgesine geçmiş oluyorsunuz. Böylece hem görüntü kirliliği, hem hava kirliği bir nebze önlenmiş oluyor. Bir zamanlar Brezilya’dan Macau’ya kadar uzanan bir denizcilik imparatorluğunu control eden kıtanın en zengin şehirlerinden biriymiş. 1 Kasım 1755 günü meydana gelen 9.0 şiddetindeki depremde şehir yerle bir olmuş. Pek çok tarihi bina yıkılmış. Bugün tarihi yerlerin büyük kısmı18 ve 19. Yüzyıllardan kalmış. Lizbon Avrupa’nın en ucuz başkentlerinden biri, yine de bize göre pahalı. Bilinen iyi markaların hepsi bulunuyor. Bunun yanında küçük yerel mağazalarda uygun alışveriş yapabilirsiniz. Kondisyonunuz müsaitse Lizbon’u yaya olarak dolaşabilirsiniz. Ama uzakdoğudaki Tuk-tuk larlada gezmek ayrı bir keyif. Bunun yanında İstiklal’de ki tramwayların aynısı orada da birçok sokakdan geçiyor. Yeme içme konusunda hiç sıkıntı çekmezsiniz. Hem et, hem de balık restorantları müthiş lezzetli. Belem semtine gittiğinizde Belem tatlısı yemeden gelmeyin. Lizbon'dan kareler; Cengiz Ülkü Sintra bölgesi Sahil bölgesi Mantar Ağacı (Şarap Mantarı) Sintra'da eşim Gülsen ve ben |
4396 kez okundu
YorumlarHenüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |